Evet, 140 Karakterciler Hareketi Marjinaldir.
Tahmin edeceğiniz gibi başlık zaytung.com sitesinden aşırmadır. Bir farkla, zaytung.com’da 140 Karakterciler, Beş Hececiler, Yedi Meşaleciler gibi Türk edebiyatımızdaki akımlardan biri olarak lanse edilmişti. Biz ise bu kısa yazıda 140 Karaktercileri sadece edebiyat akımı olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasi bir akım olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyoruz. Şöyle ki; Gezi parkı, nam-ı diğer çapulcular hareketinin özellikle twitter ve facebook gibi sosyal medya aracılığıyla çığ gibi büyüdüğü düşünüldüğünde; bu hareketi 140 Karakterciler hareketi olarak da “adlandırabileceğimizi” düşünüyorum. Her ne kadar henüz daha “anlamlandıramasak” da…
Üstümüzde “umut yüklü” bir hayalet dolaşıyor; Gezi’nin Ruhu…
Kürt meselesinin çözülmesini istemeyecek pek çok aktörün olabileceği ve barış sürecinin sabote edilebileceği riski maalesef her zaman pusudadır. Önemli olan barış sürecinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi konusunda PKK-BDP ile AKP iktidarının tavrının ve iradesinin ne kadar samimi ve net olduğudur.
Yaşamı ıskalama
Türkiye’nin büyük bir ekonomik ve siyasi kriz yaşamakta olduğu bu günlerde Bergama direnişi 10.yılını tamamladı. Kimilerine göre siyasi krizin tetiklediği bir ekonomik kriz, kimilerine göre ise zaten uzun dönemdir Türkiye’nin bir türlü çıkamadığı ekonomik krizin sonucunda oluşmuş bir siyasal kriz ile karşı karşıyayız. Daha azınlıkta olanlara göre ise kriz tamamıyla bir siyasal kriz niteliğinde. Her halükarda Türkiye büyük bir krizin içinde.
‘Muhafazakâr demokrasi’ den ‘Otoriter demokrasi’ ye AKP’nin Çevre politikası ve Ekoloji mücadelesi
Giriş
AKP’li yıllar boyunca çevre politikasını değerlendirdiğimizde tüm resmi belgelerde ve yetkililerin söylemlerinde “sürdürülebilir kalkınma” lafzının hatırı sayılır bir ağırlığı olduğu görülmektedir. Dahası “sürdürülebilir kalkınma” söyleminin sadece retorikte kalmadığını AKP hükümetleri dönemindeki on yıllık bir süreçte uygulana-gelen neo-liberal politikalar ile çevre politikalarının bir nevi tamamlayıcısı olarak ön plana çıktığını söyleyebiliriz.
Küreselleşmenin Sonu mu?
ABD'li elitlerin hazırladıkları 2030 yılına yönelik küresel eğilimler raporunun açıklandığı bugünlerde ilerici ve devrimcilerin de kendi öngörülerini tartışmasında ve kamuoyuna duyurmasında yarar var diye düşünüyorum. Aslında ABD'nin açıkladığı eğilimlerin bir çoğu daha önce AB'nin 2030 küresel eğilimler raporunda zaten vardı. Detaylara girmeye hiç niyetim yok ama ABD'nin raporu Çin'in yakın bir zamanda dünyanın en büyük ekonomisine sahip olacağını kabul etmesi açısından ilginç. Çünkü daha 4 yıl önce yayınlanan 2025 raporu Çin'in 2025'te ikinci ekonomi olacağını öngörüyordu. 2008'de yaşanan durgunluğun bir çok kişi için kafa açıcı olduğu buradan anlaşılıyor.