Modi ve Hindistan’da Tarihin En Büyük Genel Grevleri
26 Kasımda tarihin en büyük genel grevi, yaklaşık 250 milyon kişinin katılımıyla Hindistan'da yaşandı. Batı basını genelde bunu görmezden gelirken, grev Türkiye'de yalnızca kimi sol basında yer aldı. Bu yazıda başka bir dönemde olsa dünyayı sarsacak bu olayın neden görmezden gelindiği üzerine kafa yormaya çalışacağım.
Çığır açan ya da yeni bir dönemi başlatan gelişmelere kimi bölgeler ya da ülkeler liderlik ederken başka bazı bölgeler ya da ülkeler ise bu gelişmeleri çok geriden izleyebiliyor. Tarih boyunca bu hep böyle olagelmiş. Bu bazen yıkıcı politikalardan uzak kalmayı sağlayabiliyor. Sözgelimi neoliberal politikaları 1980'lerde uygulamaya başlayan Güneydoğu Asya ülkeleri 1997 Asya mali krizini yaşadılar ve bundan en çok etkilenen onlar oldu. Hindistan ise kısa süreli bir yavaşlama yaşamış olsa da ekonomisi daralmadan krizi atlattı. Ama geriden takip etmenin de kendine özgü sorunları ve açmazları var.
Kadın rolleri gıda özgürlüğünün neresinde?
Kadın, gıdaya tohumdan sofraya kadar olan tüm yolculuğunda emek veriyor. Kırsalda toprağı olmayan kadın gündelikçi ya da mevsimlik işçi iken, özellikle gelişmiş ülkelerde genç kadınların kentte ilk işi garsonluk oluyor.
Biden Vaatlerini Yerine Getirebilecek mi?
Joe Biden muhtemelen tarihçilerin ileride üzerinde duracağı ilginç bir dönemde ABD başkanlığına seçiliyor. Bir yanda koronavirüsün yol açtığı sağlık krizi ve bunun tetiklediği ekonomik kriz, diğer yanda giderek derinleşen iklim krizini bir arada yaşıyoruz. Demokratik kurumları gözden düşürmeye çalışan ve diktatörlüğe heveslenen Trump ayrıca rejim krizi de yaratmaya çalışıyor. Hatta belki önümüzdeki ay başkanlık koltuğunu terk etmemek için bir direniş içine bile girebilir. Trump'ın izlediği ırkçı ve göçmen karşıtı politikalar ise ABD'de başka krizlere yol açıyor.
Başka Bir Dünya Mümkünmüş Gibi Yaşamak: Hoşçakal David Graeber!
Yazar: Daniel Fischer
David Graeber, babasının Anarşistlerin yönettiği Barselona'da bir Lincoln Tugayı gönüllüsü olarak anlattığı deneyimleri dinleyerek büyüdü, ardından ünlü bir antropolog ve organizatör oldu. Çok daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna dair ömür boyu süren bir inanca göre yaşadı. Annesi kısa bir süre için sendika yapımı Broadway müzikali ‘Pins and Needles'ın baş şarkıcısı olmuştu. Babası ve annesi, raflarını radikal olasılıklar hakkında kitaplarla dolduran Yahudi işçi kitap kurtlarıydı. 1961 doğumlu Graeber şöyle hatırlıyordu:
“Çocukluk yıllarımda evde çok kitap vardı, ama neredeyse hiç eleştirel kitap yoktu. Demek istediğim, eminim ebeveynlerimde Kapital vardı, en azından birinci cildi, ama dünyanın ne kadar korkunç olduğu hakkında çok az kitapları vardı. Çok sayıda bilimkurgu, çok fazla tarih ve bol miktarda antropoloji kitabı vardı. Bence şöyle düşünüyorlardı: 'Dokuzdan beşe kadar çalışarak bu sistemin kendim için ne kadar berbat olduğunu deneyimliyorum; bunu okumama gerek yok; varolmanın diğer yollarının nasıl olabileceğini okumak istiyorum.'"
İnsanlığın ortak geleceği KURUTULAN Meke Gölü ve su altında BIRAKILAN köyler mi?
Doğu Karadeniz’de Rize ve Artvin çevresinde geçtiğimiz günlerde meydana gelen sel felaketi ve Konya göller bölgesindeki Meke Gölü’nün kuruması bize neler söylüyor?
Başlıkta büyük harfleri özellikle yazdım. Çünkü bir süredir Antroposen’e (insan merkezli yaşam) kafa yoruyorum. Yalnızca küresel iklim değişikliği kapsamında değil, aynı zamanda insanın doğayla iletişiminde nelerin etken olduğunu düşünmeye çalışıyorum. Çünkü doğa pasif bir özne değil. Kendi içindeki evrimi insan eliyle hızlandırılabiliyor ya da yavaşlatılabiliyor. Doğanın kendi etkileriyle olan devinimi; endüstri devrimi sonrası ve özellikle son 60 yıl içindeki insan faaliyetleri sebebiyle oldukça tahripkar bir şekilde ilerlemiş durumda.