Atalarımızın Yöntemlerini Sürdürmek: Yerli Kadınlar Gıda Egemenliğine Çözüm Arıyor
Yazar: Jessie Cherofsky
"Gıda egemenliği, topraklarımızda sahip olduğumuz türleri bilmek, her bölgeye ne tür tohumlar ekeceğimizi bilmektir." Bunlar, yakın zamanda sonuçlandırılan Dünya Yerli Kadınlar Konferansı'nda gıda egemenliği çalışma grubunun bir katılımcısı olan Kolombiyalı Amazon'dan Clemencia Herrera'nın sözleridir. Konferansda gıda egemenliği —bir halkın dış pazarlardan bağımsız olarak kendi gıdasını üretme yeteneği— konusunda, yerli gençleri geleneksel gıda yöntemleri hakkında eğitmek için okullar kurmaktan Kuzey Kutbu ve Doğu Afrika'da seralar inşa etmeye kadar bol miktarda çözüm önerisi ortaya çıktı.
Paris Komünü’nün Hayatta Kalışı
Yazar: Kristin Rossi
• ROAR: Paris Komünü neredeyse bir buçuk yüzyıldır incelenip tartışılıyor. Kitabınız dünya tarihine geçen bu olayı anlamamıza nasıl bir katkıda bulunuyor ve yazmaya neden şimdi karar verdiniz?
Kristin Ross: 2011'den sonra, bir yeri ele geçirme, orayı tutma ve devletin özel alan kabul ettiği yerleri kamusal alana dönüştürmeye dayalı politik bir stratejinin geri dönüşü - Oakland'dan İstanbul'a, Montreal'den Madrid'e kadar– birçokları gibi beni de şaşkına çevirdi. Dünyanın dört bir yanındaki militanlar yeniden harekete geçmişlerdi ve günlük yaşamda bunun ima ettiği tüm temel değişikliklerle birlikte işgalin mekan-zamanını deneyimlemekteydiler. Kendi mahallelerinin, stratejik operasyonlar için tiyatrolara dönüşmesini deneyimlediler ve kentsel mekana yönelik duygularının derinlemesine değiştiğini gördüler.
Kızıl Fularlardan Sarı Yeleklere: Komünalist Gelenek
Yazar: Sixtine van Outryve1
Commercy, Fransa — Şubat 2019. Yerel aktivistlerden oluşan kalabalık alkış halinde. Az önce, organize ettikleri yerel yurttaş referandumunda, barakalarını korumak için yerel yönetime karşı mücadele etmeyi oy birliğiyle kararlaştırdılar. Baraka insan sıcaklığının, kardeşliğin, tartışmanın ve günlük yapılan meclislerde kolektif karar vermenin bir mekanı olarak Commercy’nin doğrudan demokrasi hareketinin köşetaşıydı. Belediye başkanı, bu tehditkar demokratik deneyimi ezmek için barakanın yıkılmasına karar verdi. Ancak bu, bir taban referandumunda barakanın korunması gerektiğine yönelik oylarıyla tüm kasabanın desteğini ifade etmesinden, mücadele etmeden olmayacaktı.
Kağıt üzerinde, Fransız devrimcilerin kendilerini yönetmek için devlete baş kaldırmak pahasına kendi seçimlerini organize ettikleri bu sahne, yanlışlıkla Paris Komünarlarının meclisleriyle karıştırılabilir. Hayır, Commercy’de alkış tutan bu kalabalık Komün’den yaklaşık 150 yıl sonra gerçekleşti. İnsanlar kızıl fular değil, günümüz Fransız hükümetine karşı modern zamanlar ayaklanmasının sembolü olan sarı yelek giyiyorlardı.
Kentleri Sıfırdan Yeniden Düşünmek
Yazar: David Wengrow
Antropoloji, arkeoloji ve psikoloji alanında son zamanlarda yapılan çalışmalar, bizlerin aslında eski avcı-toplayıcılara ne kadar da benzediğimizi ve bu benzerliğin 21. yüzyıl kentlerinin daha radikal bir şekilde ele alınması bakımından ne anlama geldiğini gösteriyor.
Kentler fiziksel olarak ortaya çıkmadan önce insan zihninde ortaya çıkmıştı. En azından Elias Canetti1 böyle düşünüyordu. Eski avcı-toplayıcı atalarımız, içinde yaşamakta olduklarından çok daha büyük kolektiflerin varlığını hayal etmiş olmalılar. Cannetti’ye göre bunun kanıtı, mağara duvarlarına çizilen çeşitli tasvirlerdi. Bu tasvirlerde çok büyük sayılardaki kitleler birlikte hareket ederken resmediliyordu. Kuşkusuz, ölülerinden oluşan çok daha kalabalık bir topluluğu da düşünmüş olabilirler. Canetti, insanlar kendi topluluklarını diğer kolektiflere rakip olacak biçimde yükseldiğini tasavvur etmeye başladıkları zaman kentlerin de insan zihninde “görünmez kalabalıklar” şeklinde ortaya çıktığını düşünür. Antropoloji, arkeoloji ve insan bilişi alanındaki güncel gelişmeler, Bulgar-Avusturyalı-İngiliz yazarın konuyu doğru bir yerden yakaladığını ortaya koyuyor.
Anarşizm, Marksizm ve Solun Geleceği
Yüz yıl önce 1921 yılının Ocak ayında doğan Murray Bookchin'in 70'li yaşlarında yazdığı yazılar ve onunla yapılan söyleşiler, Anarşizm, Marksizm ve Solun Geleceği adı altında 1999'da kitaplaştırıldı. Güzel bir raslantı olarak doğumunun yüzüncü yılında Türkçe çevirisi kitapçılarda yerini buldu.1 Kitap yalnız bir geçmiş değerlendirmesi olarak değil ileriye dönük öngörüleriyle de günümüzde geçerliliğini koruyor.
1930'lardan 1960'lara, Marksizmden Anarşizme
Birinci bölüm Bookchin'in çocukluğunun geçtiği 1930'lardan 1960'lara kadar devrimci hareketin değerlendirilmesine ayrılmış. Bölümün ilk söyleşisinde Bookchin nasıl bir ortamda büyüdüğünü, Komünist harekete nasıl katıldığını anlatıyor.2 Ardından o günlerde Komünist olmak nasıl bir deneyimdi onu kendi ağzından duyuyoruz. Bookchin o dönemin tartışmalarını ve gördüğü yanlışlardan sonra Stalinci KP'den nasıl ayrıldığını anlatıyor.