Toplumsal Ekoloji Açısından Teknoloji
Toplumsal ekoloji bir çok toplumsal ve ekolojik sorunla birlikte doğayla uyumlu bir yaşamın nasıl gerçekleştirileceği sorusunu gündeme getiriyor. Burada öne çıkan önemli konulardan birisi de teknolojiye bakış açısı. Kimileri teknolojiyi tümden reddederken kimileri de ekolojik krizden kurtuluşu yalnızca teknolojik yeniliklerde görüyor. Bu yazıda teknolojiye toplumsal ekoloji açısından bakmaya ve kimi temel sorulara yanıt bulmaya çalışacağım.
Toplumsal Ekoloji Perspektifinden Ekolojik Yaşam Ne Demektir?
-Doğayla Uyumlu Yaşamanın Toplumsal Hali-
“Pek çok yeşil tarafından geliştirilmiş 'Biz ne sağız ne de sol, öncüyüz' sloganı tarihsel olarak naif ve politik olarak ölümcüldür…Ekoloji tek başına, eleştirel toplumsal çerçevenin dışında, tehlikeli bir şekilde belirsizdir.”1
“İnsanlığı doğadan, hayatın bütünlüğünden ayırmanın onun kendi yıkımına ve ulusların yok oluşuna sebep olduğunu anlamış bulunuyoruz. İnsanlık ancak hayatın bütünüyle yeniden eklenmek suretiyle güçlü olabilir. İşte bu, çağımızın biyolojik yükümlülüklerinin temel direğidir. İnsanoğlu tek başına düşüncenin odağı olamaz artık, olsa olsa hayatın bütünüdür düşüncenin odağı… Hayatın bütünlüğü ile bağlantı kurmaya yönelik çabalar, içine doğduğumuz doğanın kendisi ile birlikte………………………… düşüncesinin en derin ve doğru özüdür.”2
Bir an durun ve yukarıdaki alıntıdaki boşluğu doldurun lütfen. Buraya daha sonra yeniden geleceğiz.
Marksist Sol, Ulus Devlet İle Milliyetçiliğin, Temsili Demokrasi İle Parlamentonun Esiri Oldu
Burjuvalar, bilimi ve üretim tekniklerini sahiplenerek imparatorlukları parçalayıp ulus devletler inşa ederlerken; temsili demokrasi ve buna bağlı olarak parlamentoyu koydular kitlelerin önüne. Milliyetçiliği ise ulus devlet dini olarak pazarlamayı başardılar. Öyle ki, zamanla semavi dinler yetmiyormuş gibi, milliyetçilik ulus devletlerin en güçlü dini haline getirildi.
Marksist sol ise, komünizm adına proletarya diktatörlüğü söylemi hariç herhangi bir proje üretmeden proletarya kanalı ile burjuvazinin devletini ele geçirerek komünizmin inşa edilebileceğini öne sürdü. Komünizme geçildiğinde devlet sönümlenecekti. Bunları öne sürdü, ama devletlerin sönümlenmesi, sınırların kaldırılması neticesinde kentler, kasabalar, köyler nasıl yönetilecek? Üretim dağıtım, paylaşım nasıl ve kimler tarafından planlanacak? dünya bir merkezden mi yönetilecek? (Ki, bunu iddia edenler var.) Yanı sıra proletarya haricindeki sınıf ve katmanlar komünizm inşasında yer almayacaklar mı? Bu sınıflar proletaryaya mı tabi olacaklar? Proletarya diktatörlüğü sürecinde zorla mı komünist yapılacaklar? Hatta Marks “Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor” derken, Dünya’nın diğer bölgelerinde ne kapitalizm ne de proletarya mevcut değildi. O bölgeleri de zorla komünist mi yapacaklardı? Çünkü beklenti, Avrupa devriminin dünyayı da komünistleştirebileceği idi.
Akbelen’de kömür sanayisi için kesilen ağaçlar bize neler söylüyor?
Milas'ın İkizköylüleri dört yıldır sürdürdüğü haklı yaşam mücadelesine daha da derinden hançer yedi!
24 Temmuz sabahı erken saatlerde, beşli çeteden Limak'ın kesim ekipleri, jandarma ve TOMA'lar eşliğinde Akbelen Ormanı'na girip ağaç kesim işlemine başladı. Gerekçe, ekonomik ömrünü tamamlamış Kemerköy ve Yeniköy kömürlü termik santralleri için ham madde sağlamak!
İkizköylüler, uzun süredir verdikleri hukuk mücadelesiyle ve son iki yıldır da bizzat 24 saat nöbet tutarak 740 dönümlük Akbelen Ormanı'nı korumaya çalışıyorlar. Türkiye ekolojisi açısından kalan bu neredeyse tek yerel kızılçam dokusunun korunmasının neden hayati önem taşıdığını ekolojistler açıklamıştı: "Akbelen, bölgenin yağmur toplama havzasıdır. Köylüler topraklarını satmasa bile su varlıkları ortadan kalktığında bu arazilerde tarım yapma imkânı da ortadan kalkacak."[1] Bilindiği gibi Milas zeytini, kalitesiyle Avrupa çapında coğrafi işaret almayı hak etmiş durumda. Kesilmek istenen ormanlık alanın bir kısmı da zeytinlik. Zeytin ise köylülerin başlıca geçim kaynağı.
Renkler ve Pencereler Söyleşileri
Renkler ve Pencereler grubunun düzenlediği söyleşiler programında 29 Haziranda Reha Alpay "Eşitlikçi Toplumlar, Devletli Toplumlar ve Demokrasi", 6 Temmuzda ise İbrahim Özkurt "Komünal Yaşam İçin Ne Yapmalı Nasıl Yapmalıyız" başlıklı sunuşlar yaptı ve soruları yanıtladı. Bu söyleşiler Renkler ve Pencereler youtube kanalında yayına konuldu.
Eşitlikçi Toplumlar, Devletli Toplumlar ve Demokrasi sunuşu
Komünal Yaşam İçin Ne Yapmalı Nasıl Yapmalıyız sunuşu
https://www.youtube.com/watch?v=iWZ8DQBgGRc
https://www.youtube.com/watch?v=7lP7so_W6qc
https://www.youtube.com/watch?v=rxWt3uqTzT0