Tahmin edeceğiniz gibi başlık zaytung.com sitesinden aşırmadır. Bir farkla, zaytung.com’da 140 Karakterciler, Beş Hececiler, Yedi Meşaleciler gibi Türk edebiyatımızdaki akımlardan biri olarak lanse edilmişti. Biz ise bu kısa yazıda 140 Karaktercileri sadece edebiyat akımı olarak değil, aynı zamanda toplumsal ve siyasi bir akım olarak değerlendirmek gerektiğini düşünüyoruz. Şöyle ki; Gezi parkı, nam-ı diğer çapulcular hareketinin özellikle twitter ve facebook gibi sosyal medya aracılığıyla çığ gibi büyüdüğü düşünüldüğünde; bu hareketi 140 Karakterciler hareketi olarak da “adlandırabileceğimizi” düşünüyorum. Her ne kadar henüz daha “anlamlandıramasak” da…

Bu girizgahtan sonra sadede gelip 140 Karakterciler Hareketi’nin neden marjinal olduğu üzerine yoğunlaşabiliriz.

 

Evet sayın başbakanın dediği gibi nam-ı diğer Gezi Parkı hareketi marjinaldir.

Zira, Gezi Parkı’nı gezenlerin de tanık olduğu üzere, parkta toplumun hemen hemen her kesimini görmek mümkündü. Kimilerinin parkı gezdiğini, fotoğraflar çektiğini, bazılarının bir ağacın gölgesinde soluklanıp dinlendiklerini, kimilerinin aklınıza gelebilecek her konuda, tahmin edebileceğiniz gibi özellikle kendilerini ve geleceklerini ilgilendiren her konuda, sohbet edip tartıştıklarını görebilirdiniz. Çocukları kâh gezi çocuk atölyesinde resim yaparken, top oynarken, kâh abileri ve ablalarıyla parkı temizlerken ya da gezi bostanına bitkileri ekerken ve o bitkileri sularken görebilirdiniz. Yanı sıra parkın başka bir köşesinde açık hava gösterileri ve mini performanslara tanık olmak işten değildi. Sözün özü, gezi parkında her kesimden insanın kendi meşrebince gezdiğine, dinlendiğine, eğlendiğine, konuşup, dinlediğine, sanat yaptığına ve birbirlerinden çok şeyler öğrendiğine tanık olduk. Bu minvalde, kanımca Gezi Parkı Gezi Parkı olalı bu denli adına ve amacına uygun yaşamamış ve yaşanmamıştı.

 

O yüzden, bir kez daha muktedirlere hak vermemek elde değil. Evet Gezi Parkı bizatihi orantısız hayatı yaşamak ve yaşatmaktaki mahareti açısından marjinaldir.

 

Öte yandan 21. Asır'da her şeyin alınıp satılır olduğu bir dünyada, Gezi Parkı’nda hiçbir şeyin alınıp satılmadığına tanık olduk. İnsanlar ihtiyacından fazlasını getiriyor, ihtiyacı olanı ise hiçbir şey ödemeden alabiliyordu. Bu durum gıdadan giyeceğe kitaptan filme kadar her şey için geçerliydi. Paranın hâkimiyetinin amentü olarak kabul edildiği bir toplumda yaşadığımız düşünüldüğünde, bir kez daha muktedirlere hak vermemek elde değil. Evet, Gezi Parkı’ndaki bu tarz bir yaşam çabası marjinaldir.

 

Ya o fotoğrafa ne demeli?

 

Hani TOMA’nın sıktığı sudan kaçabilmek için el ele tutuşup bir birine destek vermeye çalışan iki gencin süslediği fotoğrafa… Birinin elinde BDP flaması diğerinin elinde Atatürk portresi-Türk bayrağı … Bir de objektife alt köşeden sızıp su sıkan TOMA’ya karşı yönelmiş bir çift bozkurt selamı… Öte yandan mübarek Kandil gecesinde namaz kılan müminleri koruyan sosyalist gençlere ne demeli? Bu manzaraların anlık değil ‘gezi” deki yaşamın doğal birer unsuru olduğuna Gezi Parkı’nı dolaşan herkes tanık olmuştur. Bu manzaralar eşliğinde sırf inancı, milliyeti ya da siyasi görüşü bizden farklı olduğu için nefret ettiğimiz toplumsal kesimleri düşünüyorum… Ve henüz toplumsal hafızalarımızda taptaze olan linç hikayelerini… Bir de gezi parkındaki insanların farklılıklarıyla bir arada kardeş gibi yaşadıklarını düşününce, bir kez daha muktedirlere hak vermemek elde değil. Evet Gezi Parkı’ndaki bu haleti ruhiye ve manzara marjinaldir.

 

Egemen siyaset anlayışı açısından değerlendirdiğimizde de ne yazık ki durum farklı değil. 140 Karaktercilerin yarattığı yeni siyaset yapma tarzının ve direniş biçimlerinin, iktidarıyla muhalefetiyle siyaset erbabını karanlıkta TOMA görmüş tavşan misali dumura uğratmış olduğu kim inkâr edebilir.  Hal böyle olunca 140 Karaktercileri genel geçer siyaset anlayışı açısından değerlendirdiğimizde muktedirlere hak vermemek elde değil. Evet, Gezi Parkı’ndaki 140 Karaktercilerin hayat üfledikleri yeni siyaset tarzının ve mücadele biçimlerinin zenginliği marjinaldir.

Ve şunu da teslim etmek zorundayız ki; yürümek isteyeni gazlayan, oturmak isteyeni sulayan muktedirin, “duran adam” için de heybesinde bir şeylerinin olacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.

 

Sözün özü muktedirin orantısız kudretine karşı 140 Karaktercilerin orantısız mizahı göz önüne alındığında bir kez daha muktedirlere hak vermemek elde değil. Evet, Gezi Parkı’ndaki 140 Karaktercilerin orantısız zora karşı kullandıkları orantısız mizahı marjinaldir…

 

 

 

*Bu yazı Bianet’te yayınlanmıştır. (22 Haziran 2013)