Kapitalizme Karşı Doğrudan Demokrasi
Yazar: Yavor Tarinski
“Demokrasiyi kısıtlamanın en etkili yolu, karar verme mekanizmasını kamusal alandan hesap vermeyen kurumlara devretmektir: krallara ve prenslere, rahip kastlara, askeri cuntalara, parti diktatörlüklerine ya da modern şirketlere.” Noam Chomsky 1
Bugünlerde demokrasi ve kapitalizm sıklıkla neredeyse eşanlamlıymış gibi kullanılıyor. Bu birbirinin yerine geçme hali yalnızca siyasi lügate değil aynı zamanda toplumsal tahayyüllere de nüfuz etmiş durumda. Mevcut sistem tarafından baskı gören veya sömürülen çoğunluk bu iki kavramı suçlama eğilimi gösteriyor.
Geçmişten Günümüze Ekolojik Kriz ve Çözüm Önerileri
Yazar: Erol Malçok
Dünyadaki canlı yaşamın bütünü artık insanın yapıp ettiklerini kaldıramaz hale geldi. Doğa tarihine baktığımızda, insanın doğaya müdahalesi ve tahribat yaratması hep var olan bir olguydu. Ancak geçmiş çağlarda doğa bu tahribatı ve tüketimi telafi edebiliyordu, çünkü yaratılan tahribat da gene doğal araç ve yöntemlerle gerçekleşiyordu; üstelik dünyanın büyüklüğü ve nüfusun azlığı düşünüldüğünde tahribat küçük ölçekli kalıyordu. Günümüzde ise bambaşka bir manzarayla karşı karşıyayız. Sanayi devriminden bu yana geçen yıllarda ve özellikle yaşadığımız çağda, doğa tahribatı neredeyse tümüyle nitelik değiştirdi denebilir. Toprağı, havayı ve suyu zehirleyen, bunların kendini yenilemesini zorlaştıran ve kimi zaman imkânsızlaştıran, teknolojik gelişmelere dayalı kimyasal bazlı büyük bir kirlilik, dünya çapında devasa boyutlarda tüketimle birleştiğinde, ekolojik kriz dediğimiz ağır bir manzara çıkıyor ortaya. Bu manzara karşısında irkilen ve dehşete düşen insanlar ise ekolojik mücadele hamlesiyle karşı durmaya çalışıyorlar. Dünya genelinde faklı bakış açıları ve yöntemlerle devam eden ekolojik mücadelenin ya da ekolojik duyarlılığın kökleri uzun zaman öncesine dayanıyor. Söz konusu olan, Charles Fourier'den Murray Bookchin'e, oradan günümüz ekoloji hareketine uzanan bir fikirler ve mücadeleler tarihidir.
Batı Egemenliğinin Kuruluşu ve Avrupamerkezcilik Üzerine
1970'lerde kapitalizmin krize girmesi ve petrol fiyatlarındaki artışla birlikte bu krizin giderek derinleşmesi birçok tartışmaya yol açtı. Bu tartışmalara daha derin analizlerle katkıda bulunmak için Fransız tarihçi Fernand Braudel adına Eylül 1976’da Immanuel Wallerstein’in başkanlığında New York’da Fernand Braudel Ekonomiler, Tarihsel Sistemler ve Uygarlıklar Araştırma Merkezi kuruldu. Braudel 12. yüzyıldan başlayarak Avrupa’da kapitalizmin önce kent, sonra ulus devlet merkezli uzun dönemli devrelerini incelemişti. Wallerstein ve arkadaşları dünya-sistemleri analizini geliştirdi. Yine bu yıllarda Robert Brenner kapitalizmin ortaya çıkışına ilişkin tarihsel yaklaşıma ağırlık veren siyasal Marksizm kavramını ortaya çıkardı. Bu tartışmalar 1990'larda farklı görüşlerin netleşmesine ve ileriye dönük öngörülere yol açtı. Daha sonra durgunlaşan bu tartışmalara önemli bir katkı 2015 yılında Alexander Anievas ile Kerem Nişancıoğlu'nun ortak çalışması "Batı'nın Egemenliği Nasıl Kuruldu?"(1) adlı kitabıyla geldi. Bu çalışma önceki yıl Türkçeye çevirilerek okuyucuya ulaştı.
"Kapitalizmin Jeopolitik Kökenleri" alt başlığıyla sunulan bu kitabın ilginç yönlerinden biri neredeyse herkesi Avrupa-merkezci olarak nitelemesi ve bunu aşmak için daha önce girilmeyen ayrıntıları tartışmaya dahil etmesi. Bu anlamda katılmadığım bazı analizleri içerse de üzerinde durmak gerektiğini düşünüyorum.
Fikirlerin Gücünü Kutluyoruz: Murray Bookchin'i Saygıyla Anma
Murray Bookchin'in doğumunun yüzüncü yılını kutlayan kızı Debbie'ye, hatırasını onurlandırmak ve devrimci mirasını yansıtmak için bir dizi eski arkadaşı, öğrencisi ve yoldaşı katıldı. Roar Magazin'de yayınlanan bu anmadan bazı bölümleri sizin için çevirdik.
Debbie Bookchin
Benim için babamın kalıcı mirası, toplumsal sorunlara getirdiği diyalektik düşünce biçimidir: Doğayı ve toplumu süreç içinde, hiçbir zaman durağan olmayan bir şekilde görme dürtüsü; her şeyi yalnızca oldukları gibi değil, dönüşme potansiyelleriyle birlikte değerlendirmek. Doğumunun 100. yıldönümünde, asla umutsuzluğa kapılmamamızı, dünyayı yeniden yaratmak için düşüncelerin gücünü kutlamamızı isterdi; kendimizi, kardeşlerimizi, komşularımızı ve arkadaşlarımızı eğitmeye devam etmemizi ve hepsinden önemlisi fikirlerimizi hayata geçirerek onun mirasını devam ettirmemizi isterdi.
"Kırsal mahalle” olmamız yetmez, köylerimizi tüm haklarıyla geri istiyoruz!
Çiftçi Sen basın açıklaması
Kendi bütçeleri, karar organları, otlak ve meraları, araçları, mal varlıkları olan köy tüzel kişiliklerinin asgari ölçüde de olsa demokratik bir yapısı vardı. 2012 Kasım’ında “Bütünşehir/ Büyükşehir Belediye Kanunu” adıyla bilinen kanunla beraber bu tüzel kişilikler ortadan kaldırıldı. Merkezi iktidar ve bağlandıkları belediyeler köy tüzel kişiliklerinin malı olan tarla, otlak, mera ve yaylak alanlar da dahil 16.082 köyün her türlü mal varlıklarına el koyup bütçelerine gelir elde etmek için sattılar. Köylerin kendi olanaklarıyla var ettikleri içme suyu kuyu ve tesisleri de belediyelerin su hizmetlerinin malı oldu.